İdea Yayınevi / Modern Tin /Aziz Yardımlı
 
eski anasayfa_
online alış-veriş_
 
 
 

__A. Gereksinimler Dizgesi

____a. Gereksinim 
____b. Emek 
____c. Anamal

Gereksinimler Dizgesi
Modern Toplum bir Gereksinim ilişkileri Dizgesidir.Gereksinim kendinde Doyum ya da Doyum kendinde Gereksinimdir. Dahası, Gereksinimin kendisi her durumda zorunlu bileşenlerin bir Dizgesi olduğu için, Doyumlar da aynı dizgesellik belirlenimini paylaşırlar. Birinin Gereksinimi başkasının Doyumudur, ve evrik olarak. Bu Gereksinimler ve Doyumlar, ya da İstemler ve Sunumlar Dizgesi Modern Yurttaş Toplumudur.İnsan Gereksinimi özsel olarak tinsel olduğu ya da bütün kültürel Dizgenin kendisi tarafından belirlendiği için, ve Gereksinimi karşılayacak Ürünler Mülkiyet biçimini taşıdıkları için, Doyum da ancak toplumsal bir değiş-tokuş ilişkileri Dizgesi yoluyla sağlanabilir.Gereksinim bir İstenç belirlenimidir. Hayvan içgüdüleri tarafından doyuma doğru belirlenirken, İnsan İstenci düşünce tarafından belirlenir.Modern bireysel bilinç, tüm tikelliğine ve belirli bir insan olmasına karşın, gerçekte bütün bir uygarlık sürecinin özetidir: Gerçek Kendisi hiçbir zaman yalnızca kendisi değil, ama o denli de bütün bir tarih, bütün bir uygarlık, bütün bir kültürdür. Bilgisi evrenselin bilgisidir, Logostur. Bireysel İstenci o denli de bütün bir Törellik dizgesinin anlatımıdır. Gereksinimini kendisi değil, ama onun aracılığıyla bütün bir toplumsal dizge belirler. Gereksinim hangi düzeyde ve biçimde ve türde olursa olsun toplumsaldır ve toplumsal olarak karşılanır. Bu sürecin bir biçimi Pazardır. Modern Yurttaş Toplumu bir Gereksinimler Dizgesi, bir Pazardır.Özsel olarak evrensel olması temelinde, bireyin Emeği de özsel olarak toplumsal Emektir. Bu Emek edimselleşmiş olarak görüldüğünde Anamaldır. Hubble Teleskopu, Temiz Odada
Hubble Uzay Teleskopunun parçaları bütünüyle bir Lockhead temiz odasında birleştirildi. İç şema için burayıtıklayın.
 
 
Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 189

§ 189

Tikellik ilkin genelde istencin evrenseline karşı belirli birşey olarak (§ 60) öznel gereksinimdir ki, nesnelliğine, e.d. doyumuna (a) şimdi başkalarının gereksinim ve istençlerinin eşit ölçüde mülkiyeti ve ürünü olan dışsal şeylerin aracılığı ile, ve (b) öznellik ve nesnellik yanlarını dolaylı kılan etkinlik ve emek aracılığı ile erişir. Emeğin ereği öznel tikelliğin doyumu olduğu için, ama başkalarının gereksinimleri ve özgür özençleri ile ilişkide evrensellik kendini geçerli kıldığı için, bu ussallık görünüşü bu sonluluk alanında Anlaktır, irdelemede herşeyin gelip dayandığı yandır ve bu alanın kendisinin içersindeki uzlaştırıcı öğeyi oluşturur.
Politik ekonomi başlangıcını bu bakış açısından alan, ama sonra kitlelerin ilişki ve devimlerini nitel ve nicel belirlilik ve karışıklıkları içinde açımlayan bilimdir. — Bu doğuşunu modern zamanların toprağında bulan bilimlerden biridir. Gelişimi ilginçtir, (bkz. Smith, Say, Ricardo*) ve düşüncenin ilkin önünde yatan sonsuz bir tekillikler çokluğundan olgunun yalın ilkelerini, onda etkin olan ve onu yöneten Anlağı bulup çıkarmasını anlatır. — Bir yandan gereksinimler dizgesinde olguda yatan ve kendini etkinleştiren bu ussallık görünüşünü tanımak rahatlatıcı iken, evrik olarak yine bu öyle bir alandır ki orada Anlak öznel erekleri ve ahlaksal görüşleri doyumsuzlukları ve ahlaksal hoşnutsuzlukları içinde başıboş bırakır.
Die Besonderheit zunächst als das gegen das Allgemeine des Willens überhaupt Bestimmte (§ 60) ist subjektives Bedürfnis, welches seine Objektivität, d.i. Befriedigung durch das Mittel a) äußerer Dinge, die nun ebenso das Eigentum und Produkt anderer Bedürfnisse und Willen sind, und b) durch die Tätigkeit und Arbeit, als das die beiden Seiten Vermittelnde, erlangt. Indem sein Zweck die Befriedigung der subjektiven Besonderheit ist, aber in der Beziehung auf die Bedürfnisse und die freie Willkür anderer die Allgemeinheit sich geltend macht, so ist dies Scheinen der Vernünftigkeit in diese Sphäre der Endlichkeit der Verstand, die Seite, auf die es in der Betrachtung ankommt und welche das Versöhnende innerhalb dieser Sphäre selbst ausmacht.
Die Staatsökonomie ist die Wissenschaft, die von diesen Gesichtspunkten ihren Ausgang hat, dann aber das Verhältnis und die Bewegung der Massen in ihrer qualitativen und quantitativen Bestimmtheit und Verwicklung darzulegen hat. — Es ist dies eine der Wissenschaften, die in neuerer Zeit als ihrem Boden entstanden ist. Ihre Entwicklung zeigt das Interessante, wie der Gedanke (s. Smith, Say, Ricardo) aus der unendlichen Menge von Einzelheiten, die zunächst vor ihm liegen, die einfachen Prinzipien der Sache, den in ihr wirksamen und sie regierenden Verstand herausfindet. — Wie es einerseits das Versöhnende ist, in der Sphäre der Bedürfnisse dies in der Sache liegende und sich betätigende Scheinen der Vernünftigkeit zu erkennen, so ist umgekehrt dies das Feld, wo der Verstand der subjektiven Zwecke und moralischen Meinungen seine Unzufriedenheit und moralische Verdrießlichkeit ausläßt.
 
Politik Ekonomi
"Gereksinim" kavramı yerine, politik ekonomistler daha çok "öz-çıkar," "bencillik" vb. gibi insan doğasının dürtüsel yanı ile ilgili anlatımları yeğlerler. Çünkü modern birey yalnızca Gereksinimi uğruna değil ama daha fazlası uğruna, öz-çıkarı uğruna Üretimde bulunur. Ve "görülmez bir el" bu bencilliği başkaları için yararlı olana çevirir. Üretim ve Tüketim süreçleri bu sonlu tikel istenç-belirlenimleri tarafından damgalanır ve Ekonomi Bilimi bu olumsallık alanını yöneten daha öte nesnel kategoriler arasındaki ilişkileri irdeler.Politik Ekonomi "kamu ekonomisi" ya da "Devlet Ekonomisi" olarak "özel ekonomi"den ayrı bir incelemedir. Politik Ekonomi adlandırmasının Marxist ideolojide kullanımı öngörülen politik yapıda Ekonominin Devletin yönetimi altına alınmasına ve bütününde Özel Ekonominin (ve dolayısıyla Özel Tüzenin) ortadan kaldırılmış olmasına bağlıdır. Terim 18'inci yüzyılda Devletlerin ekonomilerinin incelemesinden doğdu. 19'uncu yüzyılın sonlarından başlayarak "Politik Ekonomi" teriminin yeri "Ekonomi" tarafından alındı.
 
Jean-Jacques Rousseau / EKONOMİ POLİTİK (1754) 
  Jean-Jacques Rousseau / ÉCONOMIE POLITIQUE (1755) 

Ekonomi ya da Oekonomi (moral ve politik) sözcüğü ev, oikos, ve yasa, nomos,sözcüklerinden türer ve başlangıçta yalnızca bütün ailenin ortak iyiliği için evin bilge ve meşru yönetimi demekti. Terimin anlamı daha sonra Devlet olan o büyük ailenin yönetimine genişletildi. Sözcüğün bu iki anlamını ayırdetmek için, ikinci duruma genel ya da politik ekonomi, ve ilk duruma ev ekonomisi ya da tikel ekonomi denir.

 

[Modern toplumun gelişiminin bu erken aşamasında Ekonomi kavramı henüz bütün bir toplumsal üretim ilişkileri alanını kapsamaz.]

"ECONOMIE ou OECONOMIE (Morale et Politique) ce mot vient de oikos, maison, et de nomos, loi, et ne signifie originairement que le sage et légitime gouvernement de la maison, pour le bien commun de toute la famille. Le sens de ce terme a été dans la suite étendu au gouvernement de la grande famille, qui est l’Etat. Pour distinguer ces deux acceptions, on l’appelle dans ce dernier cas, économie générale, ou politique; et dans l’autre cas, économie domestique, ou particulière."

Ekonomi
Üretim ilişkileri alanı Nesnel Tin alanının yalnızca bir momentidir; ne bütünün belirleyicisidir, ne de saltıktır. 
(Bir Dizgede hiçbir bileşen birincil değildir, çünkü tümü birincildir. Her biri zorunludur, çünkü dizgeseldir.) Kavramının en genel belirlenimlerinde görüldüğünde, Ekonomi bireysel İstençler arasında Gereksinimlerin karşılıklı olarak doyurulmasını sağlayan Üretim İlişkileri alanıdır. Ön-Modern ekonomik ilişkilerin geleneksel ve dinsel engellerinden özgürleşmiş olarak,modern ekonomik ilişkiler özgür Yurttaşlar arasındaki törel ilişkilerdir. Geleneksel kültürünün zayıflığı ve tarihsel geriliği zemininde modernleşme süreçlerine en az direnç gösteren Germanik Tin alanı modern Ekonominin de asıl dünyasıdır ve geleneksel kültürler için öykünme modelidir. Özgür Yurttaş bu ekonomik ilişkilere sonsuz Hakkı ile, Doğa üzerindeki kendinde sınırsız Bilgisi ile, ve yalnızca kendi ussal ve özgür Duyuncu tarafından belirlenen moral ölçünleri ile girer. Bu ona Doğayı bütününde insanın ikinci bir Bedeni yapma ve Gereksinimlerini sınırsız olarak karşılama yeteneğini verir. Geleneksel ya da ön-modern üretim biçimleri amaçlarında sonludurlar. Gereksinimlerin sınırsızca karşılanması sınırsız Doğa Bilgisine ve bireyler arasındaki özgür ussal İstenç ilişkilerine dayanır. Tarihte İstenç ilk kez modern dönemde Doğanın kuramda sınırsız Bilgisi ile ve eksiksiz törel Özgürlük ile Üretim sürecine girme olanağını kazanır. Modern Ekonomi kavramı genel olarak ekonomik bileşenlere ek olarak Doğanın Bilgisini ve Özgür Törelliği kendine özgü zorunlu bileşenleri olarak içerir. Dünyanın realitesinde bir yandan ön-Modern üretim biçimleri sürerken, öte yandan modern törellik alanı kendi realitesini kavrama uygun kılma sürecindedir.
Kültürel bir Paradoks: Tokyo Stok Exchange Modern Japonya yalnızca ve yalnızca Protestan Batıya öykünmenin, MacArthur anayasasının, ve saltık olarak edilgin alıcılığın bir sonucudur. Modern belirlenimlerinin hiç birini kendisi yaratmadan tümünü Batıdan ödünç almış ve bunu evrensel bir boyuneğme tini ile ve ulusal egemenliği olmaksızın yapmıştır. Japonya tüm ekonomik gelişmesine karşın kültürel olarak büyümemiştir. Tıpkı benzer olarak ulusal egemenlikten yoksun olan Almanya gibi, politik önemi ekonomik büyüklüğü ile tam bir zıtlık içindedir.
 
 
Japonya kendi süreci içinde geleneksel üretim biçiminden modern biçime geçebilir miydi?

Modern Üretim biçimi tüm bileşenlerinde ön-Modern geleneksel üretim biçimlerinden ayrı bir nitelik gösterir. Modern biçim kendinde insan Gereksinimlerini sonsuzluğu içinde karşılama gibi bir Erekselliği kabul ederken, geleneksel Üretim biçimleri göreli ve sınırlıdır. Modern Üretim süreci saltık olarak özgür bireyselliği özne olarak alırken, geleneksel üretim biçimlerinde amaçlar tıpkı özneler gibi sonludur. Modern Üretim biçimi Doğa bilgisi, Yurttaş özgürlüğü, Yasal ve Politik kurumlar, İnanç özgürlüğü gibi belirlenimleri tam özgürlükleri içinde kapsar. Bunlar Modern Ekonomik etkinliğin zorunlu bileşenleridirler ve gerçekte tümü de bir ve aynı kavramsal kökene bağlıdırlar, aslında birdirler, çünkü —
1) Bilgi ancak özgürce ve sınırsızca düşünebilen ussal etkinliğin ürünüdür.
2) Yurttaş ussal Yasalarını ve politik süreçlerini kendi özgür İstenci ile belirler. 
3) Mülkiyet ve Sözleşme ilişkileri ancak özgür İstencin uygulayabileceği Haklardır.
4) İnanç ancak özgür Duyunca dayandığı ölçüde gerçek inançtır ve bireysel Erdemi olanaklı kılar.
Akademik pozitif bilim Modern Üretimde zorunlu bir kıpıdır. Ama bilimsel düşüncenin gelişimi için ilk koşul mitolojik tasarımların ötesine, Kavramın nesnellik düzlemine yükselmek iken, Japonya bugün bile mitolojik Shintoizm ve Budizm inançlarına derinden bağlıdır ve bilimsel düşüncenin özgür ve ussal köklerinden yoksundur. Bu Özgürlük yoksunluğu zemininde Ahlak ve Duyunç da gelişemez, ve törel yaşam ancak Özgürlüğün bilincinde olmayan bireylerin bir boyuneğme kültürü içinde yürütülebilir. Japonya kendi kültürel olanakları ile ancak geleneksel üretim koşulları içinde kalabilirdi. Modern Japonya mekanik ve elektronik kültürü ile uzlaşmış bir gelenek kültürü, bir fabrikadır. Burada Bilgi toplumsal dizgenin gelenek üzerine kurulması ile çalışmamak için zorunlu olarak pozitif bilgi olmalıdır, özgür ussal bilgi değil.
 
Ekonomi ve Denetim
Öz-çıkar dürtüsünün egemenliği ekonomik ilişkileri kaçınılmaz olarak bir ahlaksızlık alanı yapar. Tarihsel realitede de olan budur, özellikle İşleyim Devrimi denilen süreçte yaşanan sınırsız evrensel sömürü durumunda görüldüğü gibi. Bu toplumsal türesizliğin yalnızca süreçteki bencil eğilimlerin özgür bırakılması yoluyla düzenlenmesinin olanaklı olduğu ve hükümetin alana karışmaması gerektiği görüşü Liberalizmin görüşüdür. Bu düzeye dek Liberalizm bugün yalnızca modern toplumun doğuşuna kaçınılmaz olarak eşlik eden Duyunç geriliği aşamasının tinini, tarihsel bir artığı temsil eder, çünkü modern toplumlar hükümetleri yoluyla duyunçsuz Hırsa ve Bencilliğe şu ya da bu ölçüde karışmayı ve onu engellemeyi başarırlar. Bu düzeye dek bugün Liberalizm en azından modern Batı için bir düşten öteye gitmez. Ekonominin türesiz, haksız, çirkin, giderek iğrenç biçimleri bireylerin kendilerinin karakterlerinin bir yansımasıdır ve ekonomi kavramına ait değildir. Ekonomi alanının bir Özgürlük alanı olması onun Doğa yasaları gibi evrensel ve zorunlu yasalar tarafından denetlenmeyecek olmasını imler. Gene de bu olumsallık dünyasının temelinde yatan evrensel belirlenimler ve bunların ilişkileri ya da bağlılaşımları vardır ve onları incelemek Ekonomi Biliminin işidir. Bu belirlenimler Doğa Yasaları gibi evrensel ve zorunlu kavram bağıntıları değildirler ve bu düzeye dek Ekonomi Bilimi bir pozitif bilim olarak, görgül olgulardan türetilen göreli genellemelerin bir bilimi olarak Anlak düzleminde kalır ve hiçbir zaman bir pekinlik değil ama her zaman olasılık düzeyinde işler.

 

Ekonomi alanının olasılık düzleminde kalması onun denetlenebilmesinin de olasılık düzleminde kalması demektir. Bu olgu Ekonominin soyut Hak alanı olmasına, Mülkiyetin bireysel özence altgüdümlü olmasına bağlıdır. Ama yine aynı zeminde bütün bir Ekonomi alanı değişime açık kalır ve bu değişimin bir Gelişim olması bireysel istencin özgür olmasına ve böylece Törelliğin bütününde değişime ve gelişime açık olmasına dayanır.

Toplumsal 'yasaların' doğa yasaları gibi olmamaları, aslında evrensellik ve zorunluk belirlenimlerini kapsamadıkları düzeye dek hiçbir biçimde yasalar olmamaları toplumsal Tinin herhangi bir yolda denetimini olanaksız kılar. Gene de modern Ekonomi Bilimi ve Toplumbilim her ikisi de toplumsal alanda yasalar ileri sürmeye yönelirler. Eğer bu yasalar bir kez bulunacak olursa, bu açıkça onları bulanlara — tıpkı Doğa durumunda olduğu gibi — Toplumu denetleyebilme gücünü kazandıracaktır. Ama bu bireysel Özgürlüğün de sonu olacaktır. Ekonomiyi denetleme düşüncesi tarihsel olarak Aydınlanmanın istenç özgürlüğünü ve halkın kendi kendini yönetebilmeyi öğrenme yeteneğini tanımayan denetimci mantığından doğar ve ideolojik istence dönüşür. İdeolojik İstencin bu denetimci amacı Yurttaş Özgürlüğünün bilincinde olmamasına bağlıdır.Doğa Yasaları çiğnenemez. Bunlar Doğa fenomenlerinin devimlerini belirlerler ve saltık olarak deterministiktirler. Pozitif Tüze Yasaları da belirleyicidirler ve tikel istençlerin üzerinde güçleri vardır. Ama çiğnenebilirler, ve göreli deterministik etkerlikleri yurttaşların ussallığına ve yasaların zor yoluyla desteklenmeleri olgusuna bağlıdır. Toplumun ya da Ekonominin yasaları yoktur, ya da Ekonominin biricik yasası Yasasızlığın kendisidir. Bu alanlarda Yasa aramak ya da ileri sürmek yalnızca denetleme, belirleme, egemen olma itkisinden kaynaklanır ve Özgürlük bilincinin yokluğu ile birlikte gider.

Ekonomi ve Tüze Yasaları
Modern Ekonomik ilişkilerin temelinde bireysel Özgürlük kavramı yatar. Ama bireysel Özgürlük genel bir Kavramdır ve her türlü Özenç (keyfi İstenç) de kendini İstenç Özgürlüğü olarak yutturabilir. Bu düzeye dek Özgürlüğün hem ekonomik hem de politik belirlenimler açısından Erdem ile ilişkisi özseldir. Ekonomi bu toplumsal törellik zemininde işler. Tüze Yasaları ekonomik ilişkilerin işlemesini sağlayan belirlenimler değildirler. Tam tersine, Tüze yasalarının devreye girmesi Ekonominin işlediğini değil ama işlemediğini gösterir.Duyunç ancak özgürlüğü tanındığında gelişebilir. Özgürlük Duyunç gelişmesinin kendisi olduğu denli de onun koşuludur. Bunun anlamı Duyunç gibi, Özgürlük gibi Us-belirlenimlerinin kendilerinden başka bir koşullarının olmadığıdır. Usun Kavramında kendi kendini belirlemekten, öz-belirlenimden, Özgürlükten başka birşey yatmaz. Ekonomik ilişkiler ister bireysel isterse toplumsal ölçekte olsunlar özsel olarak İstenç ve Duyunç ilişkileri oldukları için, süreçleri Duyuncun ve İstencin bilinçlerdeki gelişmişlik düzeyleri tarafından koşulludur. Ve geleneksel yaşamdan modern yaşama geçen milyonlar modern törelliğe yabancı oldukları için, geçiş her zaman ağır bir ahlaksızlık ve duyunçsuzluk süreci tarafından damgalanır. Geleneksel kültürün belirlenimlerinden henüz bütünüyle kurtulmamış ve modern ussal belirlenimlerini henüz kazanmamış olan kitlelerin bu yetersizlikleri Ahlaklarında, Törelliklerinde ve Devletlerinde yansır.  
 

Ekonomi ve Büyüme
Ekonomik Büyüme kavramı modern döneme özgüdür ve modern bilim ve modern törellik zemininde insan Gereksinimlerini sınırsızca karşılama İstencinden türer. Ancak özgür İstenç insanın Hakkının sonsuz olduğunu kavrar ve onu gerçekleştirmek için Eyleme girişir. Ekonomik alana katılan bireylerin güdüleri bireysel hırs tarafından belirlenir, ve hırsın aşırısı açgözlülük olarak bir erdemsizlik olsa da, hırs olarak hırs ahlaksal olarak kınanabilir birşey olarak görülmez. Girişimcilik Hırs ile aynı şey değildir. Girişimcilik geleneksel değil ama özgür, modern bireye ait bir kavramdır ve insan gizilliklerinin açınmasına ve ancak ikincil sonucu olarak ve dolaylı olarak toplumsal Gönencin büyümesine götürür. Ama kazanç hırsı moral belirlenimden yoksun olduğu ölçüde insan için bir güç değil, bir zayıflıktır ve böyle olarak Liberalizmin kaynağıdır. Öte yandan geleneksel kültürlerin bireysel özgürlüğe yabancı olmaları geri kalmalarının biriciknedenidir, çünkü insan doğasının hak ettiği Gönenç ancak o doğanın Hakkı olan bireysel Özgürlük zemininde üretilir.



Türbin Rotor, ABB. Bu uygulayımsal bilginin, yüksek nitelikli emeğin bir başyapıtıdır. İnsanın Doğaya karşı bir utkusudur. Ama eşit ölçüde de bir TÖRELLİK başyapıtıdır. İnsan Erdeminin bir cisimselleşmesidir. Sayısız sözleşme, yükümlülük ve kuralın uygulaması olmaksızın üretilemez. Ve gene de politik süreçte bir yoketme aygıtının parçası olabilir. Modern Törellik belirli modern törelliktir. Henüz Kavramına bütünüyle karşılık düşmez.

 
Büyüme ve Modern Özgürlük
Ekonomik Büyüme kavramı özgür Yurttaş kavramının vargısıdır, çünkü ön-modern toplumsal biçimlerde olmayan bir olguyu, ekonomik varoluşun bilincini, toplumun kendi yazgısına egemen olma istencini ilgilendirir. Ancak özgür Yurttaş gereksinimlerinin sınırsız olduğunu kavrayabilir ve onların toplumsal İstenç ve toplumsal Bilgi yoluyla sınırsızca karşılanabilir olduklarının bilincine varabilir.Bilgi ancak özgür Tine ait olabilir ve ancak değişime, ilerlemeye, gelişime yetenekli özgür Törellik için bir korku ve endişe nesnesi değildir. Toplumsal dizgenin bir bileşeni olduğu düzeye dek, Bilgi de o bütün ile uyumlu olmak ve toplumsal yapıya gözdağı olmamak, onunla çatışmamak zorundadır. Buna göre Katolik Kilise varoluşunun güvenceleri olan inaklarını yokedecek bilimsel gelişime izin veremezdi (örneğin Gallileo durumunda görüldüğü gibi; buna karşı İslamın doğuşunu izleyen olağanüstü hızlı büyümesinin etmenlerinden biri Bilgiydi). Geleneksel kültürün bilincinde Tarih, Değişim, İlerleme, Gelişme kavramları bulunmaz, çünkü değişmez gelenek belirlenimleri tüm toplumsal şekillenmenin değişmez doğasını önceden saptarlar ve kendi katılıkları gereği onu da dondururlar. Modern Tin Bilgisinde geleneğin sınırlamasından özgür olduğu gibi, özgür İstencinde de sınırsızdır ve ussal Törellik zemininde gereksinimler, üretim süreci ve politik ilişkiler dizgesi engelsizce açınırlar.

GDP nominal (tek renk)
GDP nominal (tek renk). Burada ek olarak PPP (purchasing power parity :: satın alma gücü eşlemesi) veriliyor. Kaynak IMF.

GDP nominal
GDP nominal sıralama , (Gros Domestic Product). Toplam Ulusal Üretim bir ulusun bir yıl içindeki üretim miktarını belirtir. GDP = tüketim + yatırım + hükümet harcamaları + (dışsatım - dışalım). Kaynak IMF


Adam Smith / Ulusların Gönencinin Doğası ve Nedenleri Üzerine Bir Soruşturma 
  Adam Smith / An Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth of Nations (1776)
Kitap 4
Politik Ekonomi Dizgeleri Üzerine

Bölüm 2
Ülke İçinde Üretilebilecek Türde Malların 
Yabancı Ülkelerden Dışalımının Sınırlamaları Üzerine

Book 4 
Of Systems of Political Economy 

Chapter 2
Of Restraints upon the Importation from Foreign Counties
of Such Goods as can be produced at Home

... her birey zorunlu olarak toplumun yıllık gelirini elinden geldiğince arttırmak için emek harcar. Aslında genellikle ne kamu çıkarını ilerletmeye niyet eder, ne de onu ne kadar ilerlettiğini bilir. Yerli işleyimi 'desteklemeyi' yabancı işleyimi 'desteklemeye' yeğlerken, niyeti yalnızca kendi güvenliğidir; ve o işleyimi üretiminin en büyük değeri taşıyabileceği bir yolda yönetirken, niyeti yalnızca kendi kazancıdır ve bunda, başka birçok durumda olduğu gibi, görülmez bir el tarafından niyetinin bir parçası olmayan bir ereği ilerletmeye götürülür. Ereğin niyetinin bir parçası olmamasının her zaman toplum için bir kötülük olması da söz konusu değildir. Kendi çıkarını izleyerek sık sık toplumun çıkarını onu gerçekten ilerletmeyi amaçladığında olduğundan daha etkili olarak ilerletir. Hiçbir zaman kamu yararı için çabalıyor gibi görünenlerin fazla yararlı olduklarını görmedim. [Adam Smith'in "görülmez el" dediği şeyin imlemi açıktır: Birey kendi çıkarını gözetirken gerçekte istemsiz olarak da olsa toplumsal çıkara hizmet eder. Kimi çözümlemeciler bunu Smith'in ulusalcılığı biçiminde yorumlar, örneğin bkz.Keith Rankin.]
 
...every individual necessarily labours to render the annual revenue of the society as great as he can. He generally, indeed, neither intends to promote the public interest, nor knows how much he is promoting it. By preferring the support of domestic to that of foreign industry, he intends only his own security; and by directing that industry in such a manner as its produce may be of the greatest value, he intends only his own gain, and he is in this, as in many other cases, led by an invisible hand to promote an end which was no part of his intention. Nor is it always the worse for the society that it was no part of it. By pursuing his own interest he frequently promotes that of the society more effectually than when he really intends to promote it. I have never known much good done by those who affected to trade for the public good.

Kaynak


Görülmez El

Adam Smith genel olarak Ekonomik Liberalizmin savunucuları arasında kabul edilir. Bireylerin başlıca güdülerinin öz-çıkar olduğunu kabul eder ve kendi çıkarları için çalışırken istemeden de olsa "görülmez bir el"in oyununa gelerek toplumsal gönencin büyümesine hizmet ettikleri gibi bir çıkarsama yapar. "Görülmez el" dediği şey bir Eylemin sonuçları arasında Amaçtan daha başkalarının bulunmasından başka birşey değildir, ve tüm sonuçlar öznenin sorumluluğuna yüklenemez. Modern bireyin Niyeti, Eyleminin güdüsü öz-çıkardır. Gene de, bireyleri Gereksinimlerinin çok ötesinde kazançlar edinmeye götüren güdünün ne olabileceği sorusu göründüğü kadar kolay değildir. "Öz-çıkar" anlatımı genel bir anlatımdır ve bireyin belirli çıkarının ne olduğunu söylemez. Çıkar uğruna çıkar, genelde Çıkar belirli bir güdü değildir. Bu güdü kendi başına alındığında bir erdemsizlik olarak görülür (Adam Smith bu olgunun bilincindedir ve ona kendine göre bir çözüm getirmiştir), ve kazanç güdüsü Yunanlılar, Romalılar ve Osmanlılar gibi kültürlerde her zaman küçümsenmiş ve Devletin yurttaşları olmayan azınlıkların eline bırakılmıştır. Modern insanın öz-çıkardan başka bir güdü tanımaması, özdeksel değerleri birincil değerleri olarak görmesi Reformasyonun dini toplumdan sürmesi ve içselleştirmesi ile bağdaşır. Bireyin yalnızlaşması onu güçsüzleştirir ve korkutur, ve Güç gereksinimi ya da Güç İstenci modern bireyin özsel bir dürtüsü ve karakterinin parçasıdır. Yarışmacılık zorunlu olarak bencilliktir, ve modern Toplumda topluluğun ortak dinsel değerlerde birleşen tini modern çıkar çatışmalar ortamında paranoid bir tine dönüşür. Modern bireyi ekonomik Eylemine iten güdü budur.

 

 

 

"Erdem erdemsizlikten daha korkutucudur, çünkü onun aşırılıkları duyuncun düzenlemesi altında durmaz." "Virtue is more to be feared than vice, because its excesses are not subject to the regulation of conscience."

Erdem modern ekonomik yarışmacı ilişkiler içinde ilkin korkutucu görünür, çünkü bireyi erdemsizler karşısında zayıf düşüreceği açıktır. Ama modern ekonomik ilişki erdemsizlik temelinde işlemez, çünkü ekonomi özsel olarak bir Sözleşme ilişkileri düzlemidir, ve Sözleşme Türe olmaksızın, Erdem olmaksızın olanaksızdır. Modern ekonomik ilişkilerin erdemsizlik içinde yürüdüğü düşüncesinin kendisi modern değildir ve feodal kültürden henüz bütünüyle çıkmamış yasasız bir Avrupa'ya, henüz modernleşme sürecinin başında olan kültürlere aittir, ve orada. Erdem gerçekten de korkutucudur.

Adam Smith Erdem kavramının kendisinin aşırılığı yadsıdığını dikkate almaz. Ama Liberalizmin sorunu daha özsel olarak Ahlak ya da Duyunç sorunudur. Duyuncun, tıpkı Özgürlük gibi, bir kez geliştikten sonra bastırılamayacağını kabul edersek, Liberalist duyunçsuzluk yalnızca bir terbiye ve yetiştirme eksikliğini, henüz Törelliğin yeterince gelişmediğini anlatır. Duyunçsuzluk yalnızca moral sorunlar yaratmakla kalmaz, ama Suç ve dolayısıyla Ceza kavramına götürür. Ve bugün Gönencin bireysel ve toplumsal Erdem ve Etik ile koşut olması olgusunun kendisi Liberalist düşünürü yalanlar. Liberalizm gerçekte bundan böyle modern kültürde yeri olmayan alt kültür artıklarını rahatlatacak bir etik gevşekliği aklamaya yarayabilir.


Ekonomi ve Ahlak

Bir Dizge olarak Ekonomik belirlenimler alanının tüm kavramları karşılıklı olarak birbirlerini belirlerler, ve bu düzeye dek tümü de özsel ve tümü de zorunludur. Buna göre bir Dizgede tek bir bileşenin çöküşü bütün bir Dizgenin çöküşü olduğu için, Ekonomik ilişkiler Dizgesinde de tek bir bileşenin çözülüşü bütün Ekonomik Dizgenin çözülüşünü getirir. Ekonomi alanında Sözleşme bu özsel bileşenlerden biridir. Ama Sözleşmenin kendisi kendisinden, Ekonomiden daha öğesel, daha yalın ve bu yüzden daha temel bir bileşene, insanların karakterine bağımlıdır.

Sözleşme bir dürüstlük, bir ödev, bir erdem ilişkisidir. Buna göre bu moral niteliği taşımayan, sözlerini tutmayı bilmeyen bireylerin Sözleşme ilişkileri kendinde bir Haksızlık ilişkisidir. Ahlakın — Özgürlüğün — yitirilememesi ama ancak kazanılabilmesi ölçüsünde, Ahlaksızlık bir bozulma değil ama bir toyluktur, ve ekonomik gelişmişliğin bir Ahlak ölçüsü olduğu düzeye dek ekonomik geri kalmışlık bir Ahlaksızlık göstegesidir.

Ahlak olmaksızın, duyunçları olgunlaşmış bireyler olmaksızın, kısaca Duyuncun kendisi olmaksızın Ekonomik Dizge gibi birşey de olamaz. Bir ekonomik birim, örneğin hangi türden olursa olsun modern bir işletme varoluşunu, etkinliğini yüzlerce ve bunlar dolayısıyla binlerce Sözleşmenin uyum içinde işlemesinde bulur. Ekonomi ahlaksal nitelikte evrensel bir gelişmişliği gerektirir.

Bu dizgesellik nedeniyle henüz ahlaksız olan kültürlerde Ekonomi en ilkel biçimlerin ötesine geçemez. Teknoloji dışarıdan alınabilir, giderek anamal da dışarıdan sağlanabilir, ama Ahlak, Erdem, Özgürlük değil.

Ahlaksızlık Özgürlük bilincinin yoksunluğu ile birlikte gider ve Özgürlük bilinci sorumluluk almayı bilmek demektir. Bu yüzden geri kalmışlığın sorumluluğunu dışsal sömürü, emperyalizm, IMF vb. gibi nedenlere bağlamak ahlaksız kültürlerin entellektüellerinin başarabildikleri en iyi çıkarsamadır, çünkü bu bilinçlerin kendileri özgür olmadıkları için bir Devletin Devlet olduğu düzeye dek kendi İstenci olan moral bir varlık olduğunu ve sorumluluğun başka her etmenden önce onun kendisine düştüğünü düşünemezler.

Geri kalmışlık Ahlaksızlıktır.

 
Ekonomik alanın moral niteliği ona katılan bireylerin moral nitelikleri tarafından belirlenir. Ahlaksız olan şey Ekonomi ya da Altyapı değildir. Ancak bireyler ahlaksız olabilirler.Törel nitelik nicel belirlenime izin verir. Ve belli ölçütlerin saptanabilmesi ölçüsünde bir toplumun belli kesimlerinin törel nitelikleri konusunda genellemeler yapılabilir. Örneğin memurların ve giderek işçilerin bile rüşvet almaları, başbakanlar tarafından rüşvete teşvik edilmeleri ve halkın bu olgular karşısındaki duyarlığı ve duyarsızlığı, yoksulluk ve sefillik ve eğlence arasındaki bağlılaşım vb. ölçülebilir ya da karşılaştırılabilir belirlenimlerdir.Toplum bir Gereksinimler Dizgesidir, öz-çıkarın kendini ortaya koyduğu alandır. Gene de kendinde çıkar elde etmek değil, ama çıkarı kendi moral çıkarının üstüne koyarak onu haksız olarak elde etmek ahlaksızlıktır. Yoksulluk, geçim güçlüğü gibi zeminleri ahlaksızlığın aklanması olarak görmek ve ahlaksızlığa ortak olmak ahlaksızlığa ahlak kazandırmaz. Gereksinimler başka Gereksinimler ile takas edilir ve Rüşvet onu veren ve onu alan için eşit ölçüde ahlaksız bir Gereksinimdir.2004 yılı için yapılan bir karşılaştırmaya göre 146 ülke arasında Finlandiya Etik nitelik olarak 1 numaradır. Türkiye 77, (ve 2005'te 69). Ussal ekonomik ilişkilerin işlemesi ve amaçlanan hedeflere erişmesi bireylerin törel karakterlerine bağlı olduğu için, geri bir Ekonomi geri bir Ahlaksal niteliğin ve Erdemsizliğin göstergesidir.Tıpkı Bilim, Sanat, Temizlik, Düzen, Sağlık, Güzellik, Uygarlık gibi modern Ekonomi de Özgürlük bilincinden yoksun kültürün hak ettiği ve anlayabileceği birşey değildir. Bireysel Özgürlüğü tanımayan gelenek belirlenimleri modern ekonomik ilişkiler alanına taşındıklarında kendilerini ahlaksızlık olarak gösterirler. Özsel olarak Sözleşme ilişkileri olan ekonomik ilişkiler ancak moral karakterlerinde büyümüş kültürlerde işler. Bu moral temel olmadıkça Yasalar etkisizdir ve o kültür için anlamsız sözler olarak kağıt üzerinde kalırlar. Ahlaksız homo sapiens Ahlakın eşiğinde duran homo sapienstir ve o da Ahlaka yeteneklidir. Ama bunun için ilkin eksikliğini görmede özgür olmalıdır.
1995'ten bu yana Transparency International dünya ülkelerini kamu görevlileri ve politikacılar arasında bozulmanın varolduğunun algılandığı düzeye dek" sıralayan yıllık Bozulma Algısı İndeksi yayımlamaktadır (2005). Örgüt bozulmayı (corruption) "özel kazanç için kamu görevinin kötüye kullanılması" olarak tanımlar. Yüksek bir not daha az (algılanan) bozulma demektir. Türkiye'de Özgürlüğün durumu üzerine bir görüş için bkz. Freedom House.Finlandiya, Yeni Zelanda, Danimarka, İzlanda, İsveç, İsviçre, Norveç, Avustralya, Hollanda, İngiltere, Kanada, Avusturya, Lüksemburg, Almanya. Belçika, İrlanda, ABD. Bu ülkelerin tümü de ya Protestan törellik alanları ya da onun güdümünde belirlenen kültür alanlarıdır. Sıralamada bu Protestan ülkeler arasında yer alan Singapur ve Hong Kong'un kültürel yapıları da yine tarihsel olarak Protestan etik tarafından belirlenmiştir. Rüşvetçilik İndexi
Ülkelerin Moral Bozulma İndeksi (2005)

 
 
 
İdea Yayınevi / Hegel’in Nesnel Tin Dizgesi / Aziz Yardımlı / 2014